Spectre of the Gun (3)



Eller yukarı donlar aşşaaa. Mr. Cehov flört ediyor.
Diğer kahramanlarımızın ne yaptığına gelince. Çehov'un keyfi yerindedir. Barda karı kızla takılmakta ve durumun keyfini çıkarmaktadır. Televizyon bölümü bu tip hafif olayları aktarsa da asıl hikayede yani James Blish'in yazdıklarında, ekipteki elemanların uzun uzun istiarede bulunduklarını farkederiz. Hatta Spock geçmiş maceralardan örnekler vererek duruma hal çaresi bulmaya çalışır. Spock'un bahsettiği "Sonsuzluğun Kenarındaki Şehir" adlı vakada yaptıkları iptidai bilgisayardır.  Hugo mükafatına layık görülen o dokunaklı öyküde bir trikorder vasıtasıyla bilgisayar imal etmeyi başarmışlar ve ol sayede 1930'ların Chicago'sundan gemiye dönmüşlerdir. Fakat arada fark vardır. Gittikleri yer gerçekten Chicago idi ve zaman hakikaten 1930'du. Oysa şimdi onlar sadece bir dekor içinde bulunuyorlardı. Hem ortam gerçek olsa bile 1880'lerin Amerika'sındaydılar. Bilgisayar için gerekecek parçaları nereden bulacaklardır? 
Burası Tombstone buradan çıkış yok. McCoy Berberde.
İmdi gelelim televizyon versiyonu ile kitap arasındaki en büyük farka. Fakat ondan önce kahramanlarımızın bulduğu hal çaresini öğrenelim. Onlar asla Earp'lerle düelloya girmeyecek fakat onları uyuşturucu sürülmüş oklarla bayıltacaklardır. Bunun için de Dr. Mccoy vazifelendirilir. O, Doc Holliday'a gidip ondan malzeme temin edecektir. Bu arada ilginç bir anekdot, 1957'de çevrilen Gunfight at the O.K. Corral filminde Morgan Earp'ı, De Forest Kelly canlandırıyordu.  Fotoğraflarda görüldüğü üzere dizide Mccoy uyuşturucu yapımı için gerekli olan alkolü bir berber dükkanından temin eder. Berberde de Doc Holliday traş olmuş ve yüzüne sıcak havlu konulmuştur. O, gelenin kim olduğunu bilmemektedir. Ancak konuşmalar ve berberin titreyen sesini duyduğunda gelenin Mcclovvery olduğunu anlar. Ayağa kalkar silahını çeker ve Mccoy'a doğrultur. Şimdi gelelim kitaptaki sekansa. 
McCoy ilaç arıyor. Doc Holliday silahını McCoy'a doğrultuyor.
Mccoy dişçilik yapan Doc Holliday'ın muayenehanesine gider. Orada Holliday ilkel bir şekilde bir hastasının dişiyle uğraşmaktadır. Doc onu görünce, "Şimdi mi istiyorsun McClovvery" der. Doktor ona dişin hastanın çene kemiğine kaynadığını söyler ve yardım etmek için müsade ister. Holliday şüphelenmekle beraber ona izin verir. Mccoy hastanın dişini ağrısız bir şekilde çeker. Holliday iyice şaşırır ve doktora bu hileyi nereden öğrendiğini sorar. Aralarında bir takım konuşmalar geçer ve Mccoy Holliday'dan tedarik ettiği malzemelerle arkadaşlarının yanına döner.
Mr Cehov kız arkadaşıyla Mr Çehov Düelloda
Bu arada Çehov dizideki sekansta gerçekten hatunla keyif yapıyordur. Sonra Morgan belirir ve kıza sarkar. Çehov da müdahale eder düelloya tutuşurlar. Öyle ya namus meselesi neticede. Velakin olan olur ve hızlıca silahını çeken Morgan Earp, silahşörlükte acemi Cehov'u öldürür. Aslında bu vakada en isteklisi Cehov'dur. Herkesten farklı olarak onun belinde çift tabanca vardır. Devam etmeden önce yine kısa bir fasıla verelim. Televizyon dizisi hep karanlıkta, kırmızı bir gökyüzü altında geçer. Halbuki kitapta öyle değildir. Hikayede Dr Mccoy, Holliday'ın muayenhanesinden çıktığında kuvvetli ışık yüzünden gözlerini kısmaktaydı. Cehov'un vurulması çok elim bir hadisedir. Günahsız ve biçare Cehov, Morgan Earp'ın silahından çıkan kurşunlarla Tombstone kasabasının caddesine boylu boyunca serilir. James Blish hikayesinde bu durumu şu dramatik kelimelerle anlatır: "Çekov'un tabancası kılıfından bile çıkmamıştı. Şaşkın bir tavırla göğsünde gittikçe büyüyen kan lekesini tuttu, sonra yüzüstü yere kapaklandı." Olan olmuştur artık. Mr. Cehov, Melkotların boktan gezegeninde hayata veda etmiştir. Ekip artık dört kişiden mürekkeptir. Ve başlarının çaresine Cehov olmadan bakmak zorundadırlar. (Gerçi yıldız gemisi dümencisini gezegene niçin indirirler anlamış değilim. Cehov yerine o sevimsiz Sulu ölseydi bu kadar üzülmezdim.)


First edit: 31 Aralık 2012 Pazartesi Published: 09 Ekim 2013 Last Update: 28 Aug 2014 Orhan Berent Library